Aetheris: Kaosun Tahtı (TÜRKÇE-TURKİSH)

Chapter 24: Bölüm 24 - Küllerin Arasında Filizlenen Işık



Soğuk sabahın sessizliği, ince bir sisin ormanı sarmasıyla daha da yoğunlaşmıştı. Kamp ateşinin küllerinden geriye kalan son kıvılcımlar, sabahın ilk rüzgârında sönmeye yüz tutuyordu. Gökyüzü hâlâ griydi; güneş ufukta belirmemişti, ama doğacak olan günün habercisi gibi gölgeler arasından süzülmeye başlamıştı.

Reyna, titreyerek gözlerini araladı. Nefes alışverişi, havada buharlaşan küçük bir duman gibi görünüyordu. Pelerini daha sıkı sardı ve uykulu gözlerle etrafına bakındı. Aries'i kamp alanında göremeyince bir an paniğe kapıldı.

Ayağa kalktığında, biraz ötede büyük bir taşın üzerinde bağdaş kurmuş oturduğunu fark etti. Adam hareketsizdi; nefesi düzenli, gözleri kapalıydı. Etrafında görünmez bir enerji akıyordu; hava, suya atılan bir taşın yarattığı dalgalar gibi belli belirsiz titreşiyordu.

Reyna, sessiz adımlarla ona yaklaştı. Küçük ayakları toprağa hafifçe bastı, yere neredeyse hiç ses çıkarmadan yürüyordu. Aries'in ifadesi değişmemişti, ama Reyna onun farkında olduğuna emindi.

Bağdaş kurarak onun karşısına oturdu. Küçük ellerini dizlerine koydu ve sırtını dikleştirdi. Onun yaptığı gibi derin bir nefes aldı. Gözlerini kapatıp odaklanmaya çalıştı ama zihninde dolaşan binlerce soru yüzünden bir türlü sabitlenemedi. En sonunda fısıldayarak sordu:

"Ne yapıyorsun?"

Aries, gözlerini açmadan cevap verdi. "Meditasyon yapıyorum. Manamı kontrol etmeye çalışıyorum."

Reyna hafifçe başını eğdi. "Mana mı? Bu... büyü yapmak için kullandığın güç mü?"

Aries hafif bir nefes verdi, sanki bu soruyu bekliyormuş gibiydi. "Mana, sadece büyü yapmak için değildir. Bu dünyadaki her şeyin özü manaya dayanır. Onu kontrol etmek, büyü yapmaktan çok daha karmaşıktır."

Reyna, anlamış gibi başını salladı. Ama içindeki merak dinmemişti.

"Ben de öğrenebilir miyim?"

Bu kez Aries gözlerini açtı. Ona baktığında, Reyna'nın gözlerinde gördüğü saf merak ve azim karşısında bir an tereddüt etti. Küçük bir çocuğun böyle bir şey istemesi... normalde gülünç olurdu. Ama Reyna'nın gözlerinde o eski, karanlık bakış yoktu. Onun yerine yepyeni bir ışık parlıyordu.

Aries, başını hafifçe eğerek ona baktı. "Mana kullanmak kolay değildir. Çoğu insan hayatı boyunca manayı hissedemez bile. Senin gibi küçük biri için bu çok daha zor olacaktır."

Reyna'nın dudakları büzüldü. Kendisini bir an güvensiz hissetti, ama hemen toparlandı.

"Ama… ben güçlü olmak istiyorum." Küçük ellerini sıktı. "Annemi ve babamı koruyamadım. Ama belki... bir gün başkalarını koruyabilirim."

Bu sözler, Aries'in zihninde bir yankı gibi çınladı. Kendi çocukluğunu hatırladı; aynı azmi, aynı çaresizliği... Ama Reyna'nın gözlerindeki umut, onun kendi karanlık geçmişinden farklıydı. Derin bir nefes aldı ve yumuşak bir sesle konuştu. "Tamam. Eğer gerçekten istiyorsan, denemeye başlayabiliriz."

Reyna'nın yüzü bir anda aydınlandı. "Gerçekten mi?"

Aries, hafif bir gülümsemeyle başını salladı. "Ama bu uzun bir eğitim yolculuğu olacak. Ve bu yolculuğun başında, sabırlı olmayı öğrenmelisin."

Aries, Reyna'ya basit bir meditasyon pozisyonu göstererek başladı. "Oturduğun yerin sabit ve dengeli olduğundan emin ol" dedi, bağdaş kurmuş bir şekilde yere otururken. "Dik dur ama kaslarını sıkma. Nefes alıp verişlerin vücudundaki enerjiyi harekete geçirir. İlk adım, bedenini hissetmek ve sakinleşmek."

Reyna, Aries'in söylediklerini dikkatle dinledi. Gözlerini kapatarak derin bir nefes aldı, ama birkaç saniye sonra bir kuşun cıvıltısıyla dikkati dağıldı. Gözlerini açarak çevresine bakındı. "Bu çok zor" dedi, omuzlarını düşürerek.

Aries sabırlı bir gülümsemeyle başını salladı. "Bu gayet normal. Mana, farkındalık gerektirir. Ama bu farkındalık, zihnini kontrol etmekle başlar. Etrafındaki seslere ve düşüncelerine odaklanma. Onları zihninden uzaklaştır. Manayı hissetmek için önce zihnini susturman gerek."

Reyna yeniden gözlerini kapattı ve derin bir nefes aldı. Ancak bir süre sonra sıkıldığını belli eden bir ifadeyle gözlerini tekrar açtı. "Hiçbir şey hissetmiyorum" dedi hayal kırıklığıyla. "Bu gerçekten mümkün mü? Ya ben manayı hissedemiyorsam?"

Aries, Reyna'ya bakarken sesi daha yumuşak bir ton aldı. "Reyna, mana her yerde. Senin içinde, çevrende, toprağın derinliklerinde, havada… Mana'yı hissetmek bir yetenekten ziyade bir alışkanlık meselesi. İlk başta bir şey hissetmemek normal. Ama devam edersen, yavaş yavaş farkına varacaksın."

Aries, küçük bir mana topu yaratarak avucunda dolaştırmaya başladı. Top, saf enerjiden oluşmuş, hafif bir mor ışık yayıyordu. Reyna'nın dikkatini çekmek için bunu havada birkaç kez döndürdü. "Mananın ne olduğunu gözlerinle görüyorsun. Ama hissetmek çok daha farklı. Bu topu hissetmek ister misin?"

Reyna, şaşkın bir ifadeyle başını salladı. "Elbette. Ama nasıl?"

"Ellerini avuç içlerin yukarı bakacak şekilde uzat" dedi Aries. Reyna itaatkâr bir şekilde ellerini uzattı ve Aries, mana topunu yavaşça Reyna'nın avuçlarına doğru yaklaştırdı. "Şimdi, gözlerini kapat ve avuçlarının içinde bir ısınma hissine odaklan."

Reyna, gözlerini kapattı ve bir süre sessiz kaldı. Birkaç saniye sonra kaşlarını çatmaya başladı. "Hafif bir karıncalanma hissediyorum… Bu o mu?"

Aries, gülümseyerek onayladı. "Evet. Bu mana. Şimdi bu hissi hafızana kazı. Her şey bu hissi tekrar tekrar çağırabilmekle başlar. Zamanla bu karıncalanmayı kontrol etmeyi öğreneceksin."

Aries, Reyna'nın derin bir nefes alarak gözlerini kapamasını bekledi. Genç kızın yüzü şimdi daha sakindi, nefesi daha düzenliydi. İlk başlarda aceleci ve sabırsız bir hali vardı, ancak Aries'in rehberliğiyle içindeki karmaşayı bir kenara bırakmayı öğreniyordu.

"Şimdi kendi mananı hissetmeye çalışacağız" dedi Aries, sesi sabırlı ve yönlendiriciydi. "Bu, dış dünyadaki manayı hissetmekten farklıdır. Dışarıdaki mana, rüzgâr gibi seni sarar ama kendi manan… o içinden gelen bir akıştır."

Reyna kaşlarını hafifçe çattı. "Nasıl yani?"

Aries, elini göğsüne koyarak devam etti. "Bedenindeki enerjiyi düşün. Manan, senin özünün bir parçası. Tıpkı kanın damarlarında dolaştığı gibi, mana da bedeninin içinde akar. Bunu gözünle göremezsin, ama hissedebilirsin. Kalbinin derinliklerinde bir sıcaklık hayal et, tıpkı yanıp sönen küçük bir ışık gibi."

Reyna, Aries'in yönlendirmesiyle derin bir nefes alıp göğsüne odaklandı. İlk başta hiçbir şey hissetmiyordu, yalnızca kalbinin düzenli atışlarını ve göğsüne dolan havayı… ama bir süre sonra, sanki içindeki bir kıvılcım hafifçe titreşti.

Kaşları biraz daha kalktı, gözlerini açmadan hafif bir şaşkınlıkla konuştu. "Garip bir his… ama aynı zamanda rahatlatıcı. İçimde bir dalga gibi… Sanki bir şey var ama… tam olarak dokunamıyorum."

Aries gülümsedi. "Evet, bu senin manan. Henüz kontrol edemiyorsun ama en azından fark etmeye başladın. İşte bu, büyü yolunda atılan ilk adımdır."

Reyna, içindeki sıcaklığı anlamaya çalışırken, etrafına yayılan hafif bir ürperti hissetti. Hava değişmemişti ama içgüdüleri ona bir şeylerin yanlış olduğunu söylüyordu. Ve bu his, birkaç saniye içinde doğrulandı.

Sessiz gecenin içinde bir şey kıpırdandı. Önce yaprakların hafif hışırtısı duyuldu, ardından daha derinden gelen boğuk bir homurdanma… Ormanın karanlığında bir gölge hareket etti.

Reyna aniden gözlerini açarak Aries'e baktı. "Bu neydi?" diye fısıldadı, sesi korkuyla titriyordu.

Aries yerinden kıpırdamadı ama tüm vücudu tetikteydi. Gözleri ağaçların arasında bir noktaya sabitlendi. Kendi içinde akan manayı topladı, vücudunun her kası savaş için hazır hale geldi.

"Sakin ol ve burada kal" dedi sert ama kontrolünü kaybetmemiş bir sesle.

Reyna, korkuyla yerinde kıpırdamadan otururken, Aries ağır adımlarla kılıcını çekti. Ağaçların arasında, ay ışığının belli belirsiz vurduğu noktada, iki parlak göz ona bakıyordu. Ve ardından yaratık tamamen ortaya çıktı.

Bu bir gölge avcısıydı, Reynor ormanlarında sıkça rastlanan ölümcül bir yırtıcı. Sırtı kıvrımlı dikenlerle kaplıydı, derisi zifiri karanlıktı ve gözleri yanan kömür gibi parlıyordu. Geceleri avlanır, sessizce kurbanlarına yaklaşır ve tek bir hamlede boğazlarını parçalayarak öldürürdü.

Fakat Aries için bu bir tehdit sayılmazdı.

Yaratık hızla ileri atıldığında, Aries yalnızca bir adım yana kaydı. Keskin pençeleri havayı ıskalarken, Aries kılıcını yukarıdan aşağı savurdu. Karanlık kürkün içinden kan fışkırdı ve yaratık acı dolu bir çığlık atarak yere devrildi.

Ancak Aries'in ifadesi hiç değişmemişti. Bir başka yaratığın ormanın içinde hırladığını duyabiliyordu.

Reyna gözlerini büyüterek Aries'in savaşını izliyordu. Onun hareketleri keskin, hesaplanmış ve hatasızdı. Kılıcı adeta bir uzvu gibiydi, her darbesi ölümcüldü. Reyna hayatında hiç böyle bir şey görmemişti.

Birkaç dakika içinde Aries, ormandan fırlayan diğer iki gölge avcısını da aynı soğukkanlılıkla yere serdi. Reyna, adamın yalnızca gücüne değil, aynı zamanda bu gücü ne kadar ustalıkla kullandığına da hayran kalmıştı.

Savaş bittiğinde, Aries kılıcını yavaşça kınına yerleştirdi ve Reyna'ya döndü. "Bitti," dedi, sanki az önce üç ölümcül yaratığı tek başına öldürmemiş gibi sakin bir sesle.

Reyna yerinden kalkarak ona doğru birkaç adım attı. "A-abi… sen inanılmazsın" dedi hayranlıkla. "Benim de böyle güçlü olmam mümkün mü?"

Aries onu süzerek başını salladı. "Güç, yalnızca fiziksel bir şey değildir. Güç ne zaman savaşacağını ve ne zaman bekleyeceğini bilmektir. Zihnin de bedenin kadar güçlü olmalı. Eğer gerçekten istersen, zamanla bunu elde edebilirsin. Ama unutma, bu sabır, disiplin ve kararlılık gerektirir."

Reyna başını onaylarcasına salladı, ama içinde başka bir şeyler kıpırdanıyordu. İlk kez, kendi içinde daha büyük bir güç hissetmek istemişti. Manayı yalnızca hissetmek değil, onu kontrol etmek de istiyordu.

Aries, Reyna'nın zihninden geçenleri sezmiş gibi, eğitimi kaldığı yerden devam ettirdi.

Reyna, Aries'in karşısında oturmuş, dikkatle onu dinliyordu. Küçük ellerini kucağında birleştirmiş, gözleri kocaman açılmıştı. Az önce manayı hissetmişti, ama onu yönlendirmek… bu tamamen farklı bir şeydi.

"Şimdi," dedi Aries, sesi her zamanki gibi sakindi ama içinde keskin bir otorite barındırıyordu. "Savaş, yalnızca kılıçlarla yapılmaz. Mana en güçlü silahtır. Ve sen az önce mananı hissettin, değil mi?"

Reyna heyecanla başını salladı. "Evet… sanki içimde bir dalga gibi hareket ediyordu."

Aries eliyle toprağa hafifçe dokundu, parmakları toprağın üzerinde kayarken yavaşça konuştu. "Şimdi onu serbest bırakmayı deneyeceksin. Önce tekrar odaklan. Ellerini aç, içindeki enerjiyi çağır."

Reyna, biraz önce Aries'in yaptığı gibi avuçlarını yukarı çevirdi ve gözlerini kapattı. Derin bir nefes aldı, kalbinin içinde kıvılcım gibi parlayan o sıcaklığı hatırlamaya çalıştı. Manasını serbest bırakmak istiyordu. Konsantre oldu… daha fazla… daha fazla…

Ancak hiçbir şey olmadı.

Kaşlarını çatarak gözlerini açtı ve avuçlarına baktı. Ellerinde ne bir ışık vardı ne de hissettiği o tuhaf sıcaklık. Başını kaldırıp Aries'e baktığında, gözlerindeki hayal kırıklığını gizleyemedi. "Neden olmadı?" diye sordu, sesi hafifçe titriyordu.

Aries onu dikkatle süzdü, ama yüzünde hayal kırıklığına dair bir iz yoktu. Aksine, bunu bekliyormuş gibi görünüyordu. "Çünkü mana, zihninin bir uzantısıdır" diye açıkladı. "Şu an onu hissettin ama ona hükmetmeye çalışıyorsun. Bunu öylece yapamazsın. Önce onu tanımalısın, onunla birlikte hareket etmelisin."

Reyna, dudaklarını büzerek başını önüne eğdi. "Yani… onu kontrol edemez miyim?"

"Henüz değil" dedi Aries. "Ama bu, başarısız olduğun anlamına gelmez. Çoğu insan, manasını ilk kez hissetmek için bile aylarını, hatta yıllarını harcar. Sen onu ilk günden hissettin. Bu büyük bir adım."

Reyna hafifçe gülümsedi, ama içten içe hâlâ bir şeyleri başaramadığı için üzgündü.

Aries onun ifadesini görünce yumuşak bir sesle konuştu. "Küçük bir ateşin, hemen büyük bir alev olmasını bekleyemezsin. Önce onu beslemelisin."

Reyna başını salladı. "Tekrar deneyebilir miyim?"

Aries hafifçe gülümsedi. "Elbette."

İkinci Deneme ve İlk Adımlar

Reyna tekrar gözlerini kapattı. Bu kez nefes alışına odaklandı. Kalbinin çevresindeki sıcaklık oradaydı, zayıf ama hissedilebilirdi. Onu serbest bırakmaya çalışmadı, sadece onu tanımaya, neye benzediğini anlamaya odaklandı.

Ve bir an için, o sıcaklığın titreştiğini hissetti.

"Bu his" diye mırıldandı kendi kendine.

"Şimdi onu bastırma, serbest bırakmaya da çalışma," dedi Aries. "Sadece kendını onunla birlikte akışa bırak."

Reyna, Aries'in sözlerine uydu. Bedenindeki enerjiyi bir nehir gibi hissetmeye çalıştı. Bunu yaparken, elleri hafifçe karıncalandı. İlk denemesinde olduğu gibi gözlerini açıp avuçlarına bakmadı, çünkü Aries'in ona bunu yapmaması gerektiğini söylediğini hatırlıyordu.

Birkaç dakika boyunca sessiz kaldılar. Reyna, kendi içinde dolanan enerjiyi keşfetmeye çalışıyordu.

Ve sonra, hafif ama belli belirsiz bir sıcaklık avuçlarının içine yayıldı. Çok zayıftı, ama oradaydı.

Reyna, aniden heyecanlanarak gözlerini açtı. "Bir şey hissettim!" dedi neşeyle.

Aries başını salladı. "İşte böyle. Şimdi, bunu kaybetme. Her gün hissetmeye devam edersen, zamanla onu yönlendirmeyi de öğreneceksin."

Reyna, ellerini sıkıca yumruk yaparak heyecanla başını salladı. Manayı hâlâ bir ışık topuna çevirememişti, ama en azından doğru yolda olduğunu biliyordu.

Öğrenmenin Zorluğu

O gece, Reyna tekrar denemek istedi. Aries ona eğitim için biraz daha zaman verdi, ancak genç kız yorgunluktan bitkin düşene kadar kendini zorladı. İlk başta her seferinde aynı sıcaklığı hissedebiliyordu, ama onu yönlendirmek istediğinde bu his kayboluyordu.

Sonunda yere oturup, hüsranla Aries'e baktı. "Çok zor!"

Aries onu süzerek başını salladı. "Evet, öyle."

"Sen nasıl öğrendin?"

Aries bir süre sessiz kaldı. Sonra hafifçe iç çekti. "Benim öğrendiğim koşullar… biraz farklıydı."

Reyna, Aries'in yüzündeki gölgenin farkına vardı. Ancak bu konunun üzerine gitmedi. Bunun yerine başını öne eğip bir süre ellerine baktı. "Sence ben büyücü olabilir miyim?"

Aries onu süzerek kısa bir duraksama yaşadı. Sonra sessizce cevap verdi. "Eğer yeterince çalışırsan, neden olmasın?"

Reyna o an içten içe bir karar aldı. Büyücü olacaktı. Güçlü olacaktı. Aries gibi… belki de bir gün onun kadar güçlü olabilirdi. Ama bunun zaman alacağını biliyordu.

Ve işte, bu onun yolculuğunun başlangıcıydı.

 

 


Tip: You can use left, right, A and D keyboard keys to browse between chapters.